Özel Yazılar

Yabani Fillerin Yaşam Öyküsü

FilYabani Fillerin Yaşam Öyküsü
Eski çağlardan kalan en büyük kara hayvanı olan Fil’in yeryüzünün her yanına dağılmış 352 türü vardır. Bugün bunlardan yalnız iki tür kaldığını söylersek, insanların kazanç ve macera hırsları yüzünden bu hayvanların nasıl kökü kurutulacağına yok edildiği anlaşılır. Gerçekten de insanlar, ayrı ayrı çağlarda ya av merakı yüzünden ya da çok iyi para eden dişlerini elde etmek için bu sevimli devleri insafsızca öldürmüşlerdir.

Bugün yeryüzünde, Asya fillerinden her bakımdan daha büyüktür. Afrika fillerinin dişleri omuz seviyesinin 3,5 metre üstünde olduğu halde Asya fillerininki 3 metreyi geçmez. Birincilerin kulakları göğüslerine sarkacak kadar büyük olduğu halde ikincilerin kulakları küçüktür. Afrika fillerinin erkekleri 7 ton gelmesine karşılık Asya fili ancak 6 tonu bulur.

Bugün dünyada yaşayan yabani fillerin, yaşayışlarını yakından incelemiş olan bir Fransız yazarı şu ilgi çekici bilgileri vermektedir.

Yabani filler çok değişik çevrelerde yaşarlar ve bu çeşitli çevrelere de kolaylıkla uyarlar. Serin vadilerde olduğu kadar, havası, boğucu dere kenarlarında, deniz seviyesinden 2500 – 4000 metre yükseklikteki sisli yaylalarda aynı rahatlıkla ömürlerini geçirdikleri görülmüştür. Gerçekten de fil, yeter besin ve su bulabildiği her yerde keyfince yaşayabilen kalender bir yaratıktır.

Fil toplum hayatı kuvvetli hayvanlardandır. En küçük fil topluluğu sürüdür. Yalnız bir sürüde yaşayan filler, uzaktan yakından akrabadırlar. Sürüde ana, baba ve çocuklardan başka amcalar, dayılar, hala ve teyzelerle kardeşler ve yeğenler bir araya gelmiştir. Bir fil sürüsünün nüfusu on – on ikiden elliye kadar çıkar. Daha kalabalık sürülere de rastlandığı olur. Bu kalabalık sürülerdeki filler ayrı ailelerden olabilir. Suyun ve otlakların kıt olduğu yerlerde, filler, belirli bölgelerde toplandıkları için böyle büyük sürüler meydana gelmektedir. Ama suyu ve yiyeceği bol yerlerde, her aile ayrı bir sürü halinde, gezip dolaşır.

Her sürünün bir başı vardır. Buna her fil boyun eğer. Yalnız tabiat bilginlerinin çoğu sürü başının çok defa bir dişi fil olduğunu söylerler. Yani filler âleminde aile reisi kadındır. Bu, birçok kimselere tuhaf görünürse de, başka bazı hayvan topluluklarında, hatta bazı insan toplumlarında aile büyüğünün ana olduğu görülmüştür. Erkek de boyu, posu ve büyük gücüyle, daha büyük olan dişleriyle sürüde üstün bir ol oynar. Sürü bir hücuma uğrarsa buna karşı koymada baba fil görevini pek tesirli olarak yerine getirmesini bilir. Erkek fil kuvveti ve güzelliği ile olduğu kadar, şefkati ile de eşine yakınlık gösterir. Ama birçok yazarların dediğine göre erkek filin hanımına karşı gösterdiği bu yakınlık, balayı süresince görülürmüş. Bunun dışında erkek filde aile bağlarının pek zayıf olduğu ileri sürülmektedir. Hele bir çocuğu dünyaya geldikten sonra baba, şaşılacak bir kayıtsızlık gösterir; öyle ki yavrusunu tanıdığından şüphe bile edilebilir.

Erkek filler yaşlandıkları zaman, tıpkı bazı ihtiyar insanlar gibi, pek aksi olurlar, gençleri yanlarına sokmak istemezler. Küçük fillerden bazıları kendileriyle şakalaşmaya yeltenirlerse bunun cezasını sırtlarına inen sert bir kuyrukla pek acı bir şekilde görürler. Yaşlandığı ölçüde yabanileşip sürüden uzakta yaşayan koca fillerin en büyük zevki suya girip yıkanmaktadır.

Erkek filin, çoluk çocuğuna bu kadar kayıtsız olmasına karşılık dişi fil yavrularına çok sıcak, candan bir sevgiyle bağlıdır. Onları hortumuyla şefkatle okşar, tuvaletlerini yapar, her an üstlerine titrer, böyle olmakla beraber onları sıkı bir disiplin içinde büyütür, haşarılık ettikleri zaman kuyruğu ile bir temiz ıslatarak terbiyelerini vermekten geri kalmaz. Dişi filin şefkati yalnız kendi öz yavrularına karşı değildir. Sürüde şu ya da bu sebeple anasını kaybedip öksüz kalmış başka bir fil yavrusunu da evlat edinip ona da şefkatle göz kulak olur.

FilFil yavrusu, yirmi iki ayda doğar. Küçük fil doğduğu zaman çok tüylüdür. Ağırlığına gelince 90 – 100 kilo gram kadar bir şeydir. Yeni doğan Afrika fillerinin yavruları daha da ağır çeker. Yükseklikleri de yerden 90 santim kadar bir şeydir. Ama ilk yaş içinde hızla büyür. Beş yaşına gelince, doğdukları zamankinin iki misline varır yükseklikleri, sonra bu büyüme yavaşlar her yıl ancak birkaç santim artar. Filin büyümesi son haddini ancak yirmi yaşında bulur.

Fil yavruları yürüme bakımından insanların çocuklarından daha üstündür. Bebek fil doğumundan birkaç dakika sonra, ayaklarının üstünde durabilir. Bir saat kadar sonra da yürümeye başlar. Kırksekiz saat sonra da annesinin peşine takılıp, sürünün yürüyüşüne katılır. Fil yavruları üç dört aylık olunca memeden kesilir. Bazı kimseler, küçük fillerin hortumlarıyla meme emdiklerini sanırlarsa da bu yanlıştır, ağızlarıyla yaparlar bu işi. Çünkü hortumları çok kısadır. Fil sütü inek sütünden daha berraktır. Ama yağlılık derecesi aşağı yukarı aynıdır.

Sürü yürüyüşe geçtiği zaman dişiler başta giderler. Küçükler de bunların peşinden sıçrayarak gelirler. Ana fillerin, yavrularının kendilerine ayak uydurabilmesi için adımlarını ayarlaması görülecek şeydir. Sürü birden bire tehlike karşısında kalırsa, erkek filler tabanı yağlayıp kaçtıkları halde, dişiler, tehlike ne kadar yakın ve büyük olursa olsun yavrularının yanından ayrılmazlar. Bir nehirden geçmek gerektiği zaman da hortumlarıyla çocuklarını önlerinde tutar; engebeli yerlerden geçerken düşmemeleri için, arkalarından iterek yardım ederler.

Bir yerden bir yere giderken filler genel olarak birer kolda yürürler. Hızları normal olarak saatte 10 kilometredir. Çok sıkıştıkları zaman bu hız saatte 25 kilometreye varır. Filler göçleri sırasında çok uzak yerlere giderler. Bundan başka mevsim ve iklim değişikliklerine, hem sıcağa hem de soğuğa katlanırlar. Fillerin bir yerden bir yere göç etmelerine çeşitli sebepler gösterilmiştir. Bazılarına göre sevdikleri bitkileri bulabilmek için yer değiştirmektedirler.

Sanderson adlı yazar ‘’ Filler arasında on üç yıl ‘’ adlı kitabında, fillerin yağmur mevsiminde, kendilerini çok rahatsız eden kara ve sivrisinekler yüzünden, yüksek yerlerden aşağılara doğru indiklerini yazmıştır.

Bitkiyle beslenen fillerin en sevdikleri yiyecekler muz ağacı yaprakları, şeker kamışı, taze çayır otları, Hindistan cevizidir. Önce yere düşen meyveleri toplayan fil, bunları tükettikten sonra da alnı ile ağacın gövdesine vurarak ya da hortumu ile dallarını silkerek düşürürler. Filin Hindistan cevizini ön ayaklarından birinin tabanı ile basıp karşısındaki temkini şaşılacak şeydir. Hurma fidanlarının kökleri de fillerin çok düşkün oldukları yiyeceklerdendir. Fil boğazına çok düşkündür. 24 saatin 16 saatinde durmadan bir şeyler yer. Bir günde midesine indirdiği nesnelerin yuvarlak hesapla 300 kilo kadar olduğu düşünülürse ‘’ fil gibi obur ‘’ sözünün doğruluğu anlaşılır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu