İnsan Olmak Yolunda
İnsan Olmak Yolunda
Atatürk’e göre ” Milletleri idare edenlerin vazifesi, hayatı mutlu kılmak hususunda milletlerine yol göstermektir. Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar mutsuzdur. Hayatta mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı ve huzuru için çalışmakla mümkündür. ” O karşılık beklemeksizin, insanlığın mutluluğuna hizmet edebilecek adam yetiştirmenin, en büyük zevk olduğunu söylüyor ve şöyle diyordu: ” Bahçesinde çiçek yetiştiren insan, bu çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren insan da, çiçek yetiştirendeki hislerle hareket etmelidir. Ancak bu tarzda düşünen ve çalışan adamlardır ki memleketlerine, milletlerine ve bunların geleceğine faydalı olabilirler. ”
Eğitimin amacının ne olması gerektiğini bir tek tümce ile – sorumlu bireyler, kişilik sahibi insanlar yetiştirmek – olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü eğitimde verilecek olan sevgiye dayalı bilgi, özgürlüğü ve sorumluluğu gerektirir. Eğitimde bu nitelikte insanlar yetiştirmeye elverişli bilgiler verilmeli, eğitimin temel amacı – sorumluluk – kavramında, onun benimsenmesi ve benimsettirilmesinde yoğunlaşmalıdır. Bu düşünceyi Einstein’da daha açık bir biçimde görüp algılamaktayız.
‘’ Okulun amacı her zaman delikanlıyı okuldan bir uzman olarak değil, uyumlu bir kişi olarak çıkarmak olmalıdır. Bence bu, gençleri belli bir mesleğe hazırlayan teknik okullar için de doğrudur. En başta gözetilecek şey, bağımsız olarak düşünme ve karar verme yeteneğini geliştirmektir, özel bilgiler kazandırmak değildir. ‘’ (Einstein)
demektedir.
İşte bireylerde sorumluluk duygusunu ve bilincini geliştirecek bilgilerin niteliğini belirlemek üzere Fromm bilmek ve bilgiye sahip olmak arasında genel bir ayrım yapıyor ve diyor ki:
‘’ Ben bilgiye sahibim ‘’ ile ‘’ Ben biliyorum ‘’ deyişlerinde ortaya çıkar. ‘’ Bilgiye sahip olmak ‘’ kullanılabilir bir bilgi ‘’ enformasyon ‘’ kazanılması ve bunun mülkiyetinin o kişinin elinde olması demektir. ‘’ Bilmek ‘’ ise fonksiyoneldir ve üretici düşünce sürecinin bir parçasıdır. ‘’ Olmak ‘’ ilkesine göre en üst amaç ‘’ iyi bilmek ‘’ , ‘’ daha derinlemesine bilmek ‘’ , ‘’ sahip olmak ‘’ içinse ‘’ daha çok bilmek ‘’ olarak belirir.
Bu iki deyim arasındaki ayrım, eğitimde asıl amacın insanın kendisini tanıması, kendini insan olmak yolunda geliştirmesi olduğudur.
Öğretmenlerimiz, milletin çehresini değiştiren, yüksek insanlık meziyetlerini hem fikir hem de hareket adamı olarak akılcı bir dünya görüşüne, memleket gerçeklerinden kaynaklanan problemler karşısında aklın ve ilmin rehberliğini de ekleyerek çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle bertaraf, milli birliği temin eden eşsiz kudretli gerçeğin, sağduyunun ve ince görüşün sahipleridir. Nitekim ” Değerinden ötürü kıvanç duymak istersen, dünyaya değer kazandırmalısın. ” der Goethe. Bu değer kazandırma kültürle olur. Çünkü kültür yüksek değerlerin dışa yansıtılması, onların nesnelleştirilmesidir. İçimizi doldurup bizi insanca var eden kültürün oluşmasında ön koşul, sevgi değeri, halkın eğilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara işlemesini, müşterek hisleri ideal haline getirmesini bilen öğretmenlerin adeta kanaviçe gibi işlediği öğrencileri eseridir.