Ey İnsan!
Ey İnsan
Sen ne anlaşılmaz, ne çok sır dolu bir varlıksın, ey insan! Kötülük yapan, öldüren, yok eden ve yine sen .. iyilik dolu, sevecen, onurlu ve coşkulu .. İnsan, içsel yana sahip bir varlık yani diğer kimselere ve bir topluma ihtiyacı olan .. Sevilmezse ölebilen .. Ve insanın iç varlığında yer alan yüksek değerler, ondan gerçekleştirilmeyi, soyut olan içeriklerinin somutlaştırılmasını, yaşam ve yaşantıya dönüştürülmesini bekler. İnsan ancak bu istemlere uyduğunda yaşamı anlam kazanır, insan olduğunun bilincine varır. Böyle olunca insanın tinsel (manevî) varlığını ancak kültürde ve kültür aracılığı ile gerçekleştirilip geliştirilebileceği, ancak bu yolla kişilik kazanabileceği kolayca çıkarılabilir.
Fakat asıl zararı insan görecek! – olumlu düşünme yeteneği olmayandan – çünkü artık değerlerin varlığı ve sürekliliği ile oluşturduğu içsel yanı yok olacak, insan da insan olmaktan çıkacak – olumsuz düşünme yeteneği olandan – elbette herkes her değere açık değildir! Değerlerin kavranması kuramsal kavramadan çok farklıdır; onlar bizden sadece anlaşılıp bilinmeyi değil, benimsenip uygulanmayı beklerler. Onlardaki ‘’ olması gereken ‘’ düşüncesinin anlamı budur. Ve ahlâki bir buyruk olarak sevgiyi gerçekleştiren insan, kötülük sorununu da çözmüş demektir. Biz insanlar için ahlâk, akıl önünde bir üstünlüğe sahiptir; değer olarak etik, hakikatten önce gelir. Ve ahlâk, akılın üstesinden gelemediği sorunları da çözer. Bu çözüm ahlâki buyrukta yatar: ‘’ Ahlâki eylemlerinle kötülüğü aş! ‘’, ‘’ değerli olanı gerçekleştir, değersiz olanı ortadan kaldır! ‘’, ‘’ kendinde ve dünyada iyiliğin üstün gelmesine çalış! ‘’
Burada kullanılan ‘’ insanca ‘’ sözcüğü de insandaki, insanı insan yapan yüksek değerler ve onların taşıyıcısı olan içsel yanımızı, derin akıl ve duyguyu (vicdan) deyimler. Bu nedenle, kültürün ruhu, ruhun kültürüdür. Tinden kaynaklanmayan, insanda sadece bedensel ve ruhsal (psikolojik haz, seksüel arzular gibi) istekleri uyandıran, bu yolda bir yaşamı öngören sözüm ona yapıtlar ne onu meydana getirenin ne de yöneldiği insanların insanca varlık ve gelişimine bir katkı niteliği taşımayacak, bu yüzden de onları asla mutlu etmeyecektir. Çünkü insanın insanca kaygı ve sorunları maddi ve psikolojik türden değildir; bu nedenle de insan ve toplum sevgisinden uzak bu gibi nesnelerle sevgiye dayalı ahlâki bir ödevin yerine getirilmesi söz konusu olamaz.
Bütün kâinat birbirine sevgi ile bağlanmış
Sevgini vermesini öğren, çünkü gönlün anlasın ki,
Hepsine yer varmış,
Sevgisiz insandan, dünya, unutma ki, korkarmış. (Mevlâna)
Öyle bir titrer ki kalbin kimi zaman, anlatamaz olur dilin artık, gördüğün güzellikleri, tattığın acıları, duyumsadıklarını .. Ve öyle bir inlersin ki, döktüğün nameler, sessizliğe en güzel çerçeve olur. Benim de titretirsin kalbimi. Zira acı, gözlerden dökülen yaşlarla gönüllerden taşan seslere karışır. Çıkarsın o dağ başlarına, inersin görülemeyen küçüklüklere ve her seferinde inanılmaz görkemde bir manzara çıkar karşına da kaskatı kalpler yumuşamaz yine de, gönül gözünü yitirmişse, umursamaz hiçbir şeyi. Güzellik nedir bilmezsin; yok etmeye başlarsın sonra da .. En büyük güzelliklere çirkinlikle yanıt vermeye kıyabilen bir sen varsın. Oysa bilmiyorsun ki bir gülen yüzünde, ışıklı bakan gözlerinde, binlerce yıldızla dolu bir çöl gecesinden bile daha büyük bir güzellik saklı ..