Elveda Yapmak İstediklerimiz!
Düşündükleri gibi yaşamak cesaretini gösteremeyen insanların çokları yaşadıkları gibi düşünmeyi kabul etmezler. Dahası anlayışlarıyla hareketleri arasında çelişkiden çelişkiye düşmekte sakınca görmezler.
Samimi fakat taraflı, ılımlı fakat şiddetli olmanın arasındaki fark biraz az biraz çok hepsi de aynıdır. Ve her gerçeklik ikiyüzlü olduğuna göre bu hayatın da şüphe yok ki birbirini tamamlayan ve talihimize boyun eğmemize neden olan anlamları sevimli, tuhaf ve güzel sözlerle geçmişin unutulmuş mazisini kendisine örüyor gibi bizi garip bir şekilde mutlu eder. Teselliyi hayatın anlamlarının bizim kanaatlerimize sadık kalmasında buluruz.
Şu hayatta yapmak istediklerimiz gözlerimizin içinde parlayarak içimizi aydınlatırken yarı dua yarı şiir lezzetinde gönüllerimiz o kadar hislerle dolar ki, sonra bütün bunlar uykularımıza da girer ve rüyalarımızda da parıldamaya devam eder ve içimizde anlamlı, anlamsız coşkun bir ateş dalgalandırır. O zamanlarda isteklerimiz bizi öyle cezbeder ki, ömrün ezeli bir rüyasına dalmışız ve gecenin üstümüze dökülen büyülü ışığı içimize sinmiş gibi istediğimiz hayalden vazgeçemez, gerçekleşmeden hiçbir hakikati yaşanmış sayamayız. Zira arzularımız bize, kimsenin erişemediği ince tatlar verir. Onlar içimizde yatan isteklerimizin elçileridir.
Birçok insanın düşündükleriyle hayatları arasında epey farklar vardır. Her şeyin anlamı olan hayat, işte böyle bir dengenin eseridir. Daimi bir anlaşma ve uzlaşma mecburiyeti vardır. Bütün yaptıklarımız ve alışkanlıklarımızla biz de hep ehlileşmiş bir yaşama eşlik ederiz.
Bu hafızasız isteklerin üstünden geçerken bir an olsun gerçekleşecekmiş gibi manzaralarımız ve etkileri yaşadığımız ve geçirdiğimiz mevsimle kesinlikle çevremize dağılmakta, duyulmakta ve görülmektedir. Yeryüzünde ruhlarımızın kimsesizliği ve bütün mesafeleri başka yıldızlardan bize gelen ışıkların hatıralarıyla bizim içimizde yaşadıkları gibi evren içinde de, kendinden geçmemiş bir zaman içinde devam etmekte, duyulmakta ve görülmektedir.
İhtimal ki, baş döndürücü bir yoksunluk duygusu içinde geçen ömürlerimizde, bir daha bulmamak üzere kaybettiğimiz << yapmak istediklerimiz >> e gösterebileceğimiz en büyük bağlılık onları yaşamak ve en büyük sadakatsizlik ise onları unutmaktır.
Geçmişi tanıklarıyla terk etmiş olan hayatımız şimdi, sessizlik içinde duyulan daimi olarak biten şeylerin yorgun hazzıyla, beyhude buhranların bizimle beraber sürüklendiği hislerimizden ve ömrümüzden geçmekte, her şeyi kolayca halledebileceğini sanmaktadır. Oysa hayat zor ve pek kısadır. Fakat bu zor ve kısa zaman içinde evvelinden bilemediğimiz kaderimizde ne büyük değişiklikler bizi gafil, habersiz, sonuncu anlarda yakalar. Ve işte o zaman, elveda hor gördüğümüz ve ömrümüz boyunca yapmak istediklerimiz!