Efendi Olalım Derken…
Yani efendi olalım, güzel olalım, iyi olalım derken biz “biz” olmaktan çıkıyor muyuz?
Efendi Olalım Derken…
Kendinizi birine nasıl tanıtırsınız? Veya birini nasıl tanımak istersiniz? Onunla bir zaman dilimini paylaşarak mı? Yoksa bir mülakat gibi kendisini anlatmasını mı istersiniz? Bana hep garip gelen bir vurgu var; “hadi kendini anlat”. Kendinizi karşınızdaki kişinin görmek istediği gibi mi anlatırsınız yoksa olduğunuz gibi mi? Elbette olduğumuz gibi dersiniz ama zihnin temellerinde aslolan karşınızdakinin hoşuna gidecek en iyi vurguları yaparak kendinizi tanıtmaktır. Bu bir hakikattir bundan kaçmayalım.
Bilmemiz gereken bir şey var; dünyayı çevremizdeki insanlar kadar tanıyor, yaşıyor ve biliyoruz. Yani iki yeni insan tanıyınca dünya değişmiyor. Dünya zaten böyleydi, dünya kötüydü. Bizler kendi eksenimizde kendi güzel dünyamızı kendimize göre oluşturmaya çalışıyoruz. Kendi yaşam alanlarımıza yeni bireyler katmak istediğimizde zorlanıyoruz. Bir yandan alışılmış konforumuzu bozacağımız o büyük ve tehlikeli adımı atıyoruz. Ama şairin de dediği gibi; “Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı.” Bu adımları atmazsak eğer bizi neyin beklendiğini nasıl bilebiliriz? Sonuç belki bizi yenebilir belki bize mutluluk verebilir. Yenilgiye karşı dik durabilmeyi, mutluluğa da kendimizi kaptırmamayı da bilmemiz gerekir.
Biri gelir ve bütün bir hayat içinde değer verdiklerinizi bir anda yerle bir eder. Gerçeğe aykırı söylemleri duyarken, bu arada doğruyu da anlarsınız. Size değer verebileceğiniz bir hakikat değil, taşınan boşluk getirilmiş, sizi, size bakan görüşlerin kendi bulanık hislerine, güçsüzlüklerine ve öfkelerine boğdurmuştur.
Önemli olan an paylaşmak yaşamak hissetmek. Bazen bir insan yolda yürürken bir başkasına yol verirken bile kendisini belli eder. Belki de bazen tek bir söz. Ama bu sefer de o kişinin o anki ruh halini nereden bileceğiz? Sevginin temelindeki “anlayışlı olmaya” mı dayandıracağız kendimizi. Ben şöyle tanımlarım, şekillendiririm veya ifade ederim; “birine aşık olmakla biriyle hayatı paylaşmak arasındaki ince çizgi”. Acaba aşık mıyız yoksa sadece onunla hayatı paylaşmayı mı seviyoruz?
Bazen de diyorum ki acaba rol yapanlar biz miyiz? Herkesin hayatına ve kişisel alanına saygı duyalım, anlayışlı olalım derken kendimizi mi gizliyoruz? Yani efendi olalım, güzel olalım, iyi olalım derken biz “biz” olmaktan çıkıyor muyuz?
İnsanlar zamanla birbirlerini tanırlar, doğal yaşam içerisinde. Bir gün olur, hepsi ve her şey silinir, gider. Esas sözleriniz söylenmemiş kalanlardır. Kimi yoluna devam eder, kimi vakit geçirir, kimi de kalbinin yükünü taşır, yolu kederlidir.