Kim Kimdir?Tarih

Charlotte Corday

Charlotte Corday
Charlotte CordayCharlotte Corday

Charlotte Corday

9 Temmuz 1793 Salı günü Cannes şehrinden başkent Paris’e kalkan posta arabası yolcuları arasında bir genç kız da bulunuyordu. Gizlice yola çıktığı için, kendisini uğurlamaya gelen olmamış, bu yüzden kimliği anlaşılamamıştı. Onun birkaç gün sonra Fransız İhtilâl tarihinin ünlü kişilerinden biri oluvereceği kimin aklına gelirdi.

Yola çıkmadan Cannes ahırlar müdürü olan babası Jacques François Corday’a yazdığı mektup’ta, İngiltere’ye gittiğini, kendisini unutmasını bildiriyor, böyle davrandığı için af diliyordu. Annesi Charlette de Goutier Corday ünlü trajedi yazarı Pierre Corneille’in torunlarındandı. Onun ölümü üzerine Abbaye Auddam manastırına yatılı öğrenci olarak verilmiş, ihtilâl hükümeti manastırları kapatınca amcası kızının evine gelmişti. Burada münzevi bir ömür sürüyor, odasına çekilip Plutarque, Rousseau gibi yazarların eserlerini okuyarak düşünceye dalıyordu. Fransa’yı kasıp kavuran yıldırı yönetimi binlerce ocak söndürmüş, genç kız içinde ıstırap kaynağı olmuştu. Fransa’yı yuvarlanmakta olduğu uçurumdan kim kurtaracaktı. Doktor Guilloti’nin ölüm makinesi ile her gün idam olunanların ardı alınmıyordu. İçişleri bakanı Rolan’ın bu cinayetleri önleme yolundaki çabaları da başarı sağlayamamakta idi. İçişleri bakanı, karısı madame Rolan’ı bile Guillotine’den kurtaramamış, kendisi de intihar etmiştir. Eski belediye başkanı Bailly gibi pek çok aydın Guillotine’nin kurbanları arasındaydı.

Genç kız araba içinde bunları düşünmekte olduğu sırada arkadaşlarının, Montagnards’ları öven konuşmaları kulaklarına çarpıyordu. Güzel mavi gözleri, kin ve nefret doluydu.

Genel Selâmet Komitesi üyelerinden Marat, Paris’ten başka bütün Fransa’da Guillotine’lere mâsum başlar sağlayacak olan bir genelgeyi Adalet Bakanından habersiz öteki illere de yollamıştı. Marat, ‘’ Hürriyeti kurtarmak için 400.000 kralcının kafalarını koparmak gerektiği kanısındaydı. Bir tarihçinin dediği gibi çıkar düşüncesinden uzak bir mutaassıp olan Marat, ihtilâlin en nüfuzlu adamıydı. Bir düzen dairesinde ihtilâli dışarıdan o yönetiyordu. Çünkü Marat’da, demagoji içgüdüsü yani halkın ihtiraslarını keşfetme, tanrı vergisi, toplumun kin ve kuşkularını onun duyduğu gibi ifade etme kabiliyeti vardı. Hem yazar hem tarihçi olan Marat, müthiş bir demagoji artistiydi.

İllere yollanan gizli genelgeyi Ulusal Meclis ertesi gün haber almış, Marat’yı tutuklattırarak ihtilâl mahkemesi önüne çıkarmıştı. Paris’in işçi mahalleleri halkı ihtilâl mahkemesinin bulunduğu bina önüne topladılar. ‘’ Marat’ın öldürülmesini istemiyoruz. ‘’ diye bağırmaya başladılar. Marat işte o zaman mahkeme üyelerine dedi ki: ‘’ Bağıranları duyuyorsunuz. Hakkında idam kararı vereceğiniz adam, sonunda hürriyet şehidi olacaktır. ‘’ Bu sözler onun serbest bırakılmasından başka Meclisteki eski yerine dönmesini de sağlamış bulundu.

Marat, artık Girendinslerin amansız düşmanı olmuştu. Cannes şehrindeki gibi, Fransa’da yıldırı yönetimine karşı yeryer ayaklanma yetenekleri görülmekteydi. Genç kız araba içinde sarsıla sarsıla düşünüyor: ‘’ Marat Fransa’ya çok acı çektirdi, can düşmanlarımız Prusyalılar kapımıza dayandılar, Charlotte Corday, vatanını bu uğursuz ihtilâlcilerden kurtaracaksın. ‘’ diyordu.

Louis 14’ün Fransa tahtında oturduğu, Cardinal de Richelieu’nun Başbakan bulunduğu yıllarda ‘’ Cinna’yı yazan büyük babası Corneille ‘’ değil miydi? 1640’da oynanan ve büyük ihtilâli meydana getiren bir kıvılcım çakmak cesaretini gösteren büyük babasından kendisine elbette bir şeyler geçmiş olacaktı, görev ona düşüyordu.

Perşembe günü akşamüzeri Paris’in silüeti uzakta göründü, genç kız şehri heyecan içinde seyrediyordu.

Vieux Agustins sokağındaki konuk evine gelir gelmez yatağa girdi, ancak ertesi sabah çıktı sokağa. Plânını gerçekleştirecek incelemeler yapıyor, genellikle ihtilâl partileri hakkında bilgi topluyordu. Marat’yı görememiş, fakat onun uyuz olduğu için evinden dışarı çıkamadığını öğrenmişti. Konuk evine bir şeyler yapmanın sevinci içinde döndü. Yavaş yavaş amacına yaklaştığını hissediyordu.

Ertesi gün saat 8’de sokağa çıkan Charlette Corday, Paris Royal’den kınlı büyük bir bıçak satın aldı ve araba ile Tıp okulu sokağındaki 44 sayılı evin kapısını çaldı.

Sıcak su banyosunda olan Marat kapıda hizmetçi ile içeri girmek için tartışan tatlı bir kadın sesi duydu. Fransa’ya hizmet edeceğinden söz ediyordu. Tatlı sesli genç kız, Marat’nın izni ile içeri alındı. Ve ziyaret sebebini şöyle açıkladı: ‘’ Vatandaş Marat, ben Cannes şehrinden sizinle görüşmek için geldim. Ülkeme hizmet etmek istiyorum. ‘’

Marat duygulanmıştı: ‘’ Otur kızım ‘’ dedi. ‘’ Cannes’de hainler ne yapıyorlar? Orada hangi milletvekilleri bulunuyor? ‘’

Genç kız Cannes’te bulunanların adlarını sıralarken, Marat iki haftaya kadar onların kafalarının da Guillotine’le uçurulacağını bildirdi. Ve banyo içinden çıplak kolunu uzatarak defterini aldı, bir takım şeyleri yazmaya koyuldu. Pettion, Louvet.

İşte Charlotte Corday’ın adını ihtilâl tarihine geçiren olay başlıyordu. Genç kız kınından çıkardığı bıçağı Marat’ın kalbine sağlamıştı: ‘’ Marat, yalnız aziz dostum siz bana, imdat ‘’ diye bağırabildi, koşup gelenler kanlı ihtilâlcinin ölüsünü buldular.

Marat’yı öldürmekten tutuklu Charlotte Corday’ın yargılanması Çarşamba sabahı başladı. Salon çok kalabalıktı. Sanık kızın kimliğinin tespiti sırasında 25 yaşında bulunduğu anlaşıldı. Tanık olarak bıçakcının ifadesi alınırken Charlotte Corday onu dinlemeye lüzum olmadığını bildirdi. ‘’ Marat’yı ben öldürdüm, bu kadarı yeter sanıyorum. ‘’ diye itirazda bulundu. Ve Marat’yı kimin kışkırtmasıyla öldürdüğü yolundaki soruya şu karşılığı verdi: ‘’ Hiç kimse beni kışkırtmadı. ‘’

‘’ O halde, Marat’yı niçin öldürdün? ‘’

‘’ Onu işlediği cinayetler yüzünden öldürdüm. Masumları kurtarmak için bir vahşi hayvanı öldürdüm. İhtilâlden önce ben Cumhuriyetçi idim ama şiddet istemiyorum. ‘’

Dinleyiciler arasında gözyaşlarını tutamayanlar görülüyor, ressamlar onun güzel yüzündeki ifadeyi zapdetmeye çabalıyorlardı. Hâlâ kitaplarda görülen resimler Charlotte Corday’ın duruşma sırasında ressamlar tarafından çizilmiş portreleridir.

Sanık kızın gözlerinde en küçük bir korku belirtisi yoktu. Sakin sakin avukatına gülümsüyordu. Hüküm giydikten sonra avukatına teşekkür bile etmeyi unutmamış, günah çıkartmamıştı. Çünkü işlediği cinayetin bir günah olduğu kanısında değildi.

Akşam cezaevinden çıkan araba içindeki kırmızı katil gömleği giydirilmiş sarışın kız, soğukkanlılığını son nefesine kadar muhafaza etti. Halk bu kahraman kızı selâmlamak için başından şapkasını çıkartıyor, onu gözleriyle takip ediyordu.

Charlotte Corday, yüzünde hep sakin gülümseme ile Guillotine yaklaştı. Yalnız ayaklarının bağlanmasına karşı direndi, o kadar.

Cellat onun boynundaki örtüyü kaldırdı. Corday’ın yüzünü bir utanma pembeliği kaplamıştı. Güzel başı guillotine ile koparıldıktan sonra bile yüzündeki bu pembelik kaybolmamıştı.

, , ,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu