İlk Hun Hükümdarı Teoman oğlu Mete, memleketi büyütmüş, halkını çoğaltmış ve İmparatorluğun temellerini atmıştı. Ne çare ki oğulları Çinlilerin hilelerine kapıldılar, sefahate dalıp istiklâllerini kaybettiler. Çinli boyunduruğundan kurtulan Hunlar yer yer devletler kurmaya yöneldilerse de parlamaları ile yenilmeleri bir oluyordu. Nihayet daha elverişli yerler aramaya çıktılar. Hür ve efendi yaşayabilmek için vatanlarını bile terke razı oldular.
Hazer denizi kıyılarını dolaştılar. Başkanları Muncuk, Hun Türklerinin Tuna nehrini aşıp Avrupa’ya yayılmasını sağladı.
Onun ölümü üzerine yerine geçen oğlu Atilla Batı Roma İmparatorluğunun Avrupa üzerindeki nüfuzunu hiçe indirdi. Askerinin önünde Roma İmparatorluğunun ordusu çil yavrusu gibi dağılıveriyordu. Atilla ilk gençliğinde Bizans ordusunda ücretli asker olarak çalışmış Doğu – Batı Roma İmparatorluklarının silah kullanışlarını ve harp usullerini yakından ve içinden öğrenmişti. Babasının yerine geçmeden çok önce iki Roma İmparatorluğunu yıkmayı bu iki imparatorluğu birleştirip bütün eski dünyaya hâkim bir büyük devlet kurmayı, Türkü dünyanın efendisi yapmayı aklına koymuştu. İlk önce Bizans’la çarpıştı. Onları haraca bağladı. Arkasından saldırmayacak hale koydu. Bu defa yüzünü Batı Roma İmparatorluğuna çevirdi. İmparatordan güzel kızı Honoria’yı istedi. Hiç koca imparator bindiği atın üzerindeki eğerden başka tahtı olmayan sergerdeye kız verir miydi?
Yersiz gurur mahsulü bu ham fikri kesin bir red olarak bildirmekten de korktu. Dolambaçlı yollara saptı, Atilla, zaten saldırmak için bahane arıyordu.
Atilla’nın yoluna rastlayan ülkelerin halkı ya korkudan kaçıyor, ya şaşkınlığından teslim oluyordu. Romalılar en başarılı kumandanları Aetyüs’ün emrinde bir büyük ordu hazırlayıp Atilla’ya karşı çıkardılar. Şalom ovasında iki heybetli ordu korkunç bir savaşa girişti. İki tarafta şiddetle cesaretle harp etti. Bir kesin sonuç alınamadı. Romalılar oldukları yerde kaldılar. Atilla’nın Macaristan’a dönüp ertesi saldırı için hazırlık yapmasına göz yummaktan başka çare göremediler. Ertesi sefer Roma İmparatorluğunu kalbinden vurmaya gelen Atilla ordusu, İtalya topraklarına elini kolunu sallayarak girdi. Karşısına çıkmaya cesaret edecek ne kumandan vardı ne asker. Geçen seferden Romalılar ağızlarının payını almışlardı. Tek çare Atilla’ya kafa tutmak değil, diz çökmekti. En büyük din adamları olan Papanın başkanlığında bir heyet Atilla’yı Roma yakınlarındaki karargâhında ziyaret etti. Yalvardılar, yakardılar, zekâsının keskinliği ve cesaretinin çetinliği kadar yüreğinin yumuşaklığı da emsalsiz olan Atilla’yı geri dönmeye razı ettiler.