Vatana İhanet
<< Yalnızca insanlar doğmadan önce ne olduğunu bildikleri ve doğduktan sonra ne olacağını algılamalarıyla kendi davranışlarını yönlendirdikleri için insan davranışları gerçekten de kasıtlı olabilir. Dolayısıyla yalnızca insanlar ayaklarının bastığı noktadan daha fazla aydınlatılan bir ışıkla yollarını bulurlar >> Medevar
Vatana ihanet kavramı üzerine çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Fransız ünlü kamu hukukçusu Duverger, vatana ihaneti şu şekilde tanımlamıştır: << Vatana ihanet, Cumhurbaşkanının Başkanlık görevlerini esaslı şekilde ihlal eden fiil ve hareketlerdir. Bu bir siyasi suçtur. Vatana ihanet müessesesi Parlamentoya Anayasanın verdiği bir silahtır ve cumhurbaşkanının anayasa sınırı dışına çıkması halinde kullanılır. >>
Bu tanıma göre Cumhurbaşkanının görevi ile ilgili olmayan eylem ve davranışlarından dolayı sorumlu tutulabilmesi olanaklı değildir. Bu tanım Fransız Anayasasının 68. maddesi ile bağdaşmaktadır. Bizim Anayasamız, görevi nedeniyle gibi bir deyime yer vermemiş, Cumhurbaşkanının yalnızca vatana ihanetten dolayı sorumlu olacağından söz etmiştir.
Duverger, vermiş olduğu tanımda, Cumhurbaşkanının, başkanlık görevini ihlal eden her fiilinin vatana ihanet sayılamayacağını, bu ihlalin ‘’ esaslı ‘’ olması gerektiğini belirtmiştir. Bu nedenle Devlet Başkanının hangi ihlalinin esaslı olduğunu belirleme yetkisi de Parlamentonun olacaktır.
Vatana ihanet kavramı ilk olarak, 29 Nisan 1920 tarihli Hıyanet – i Vataniye Kanununun 1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu yasayla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin meşruluğuna yönelik yayın ve eylemsel davranışlar vatan hainliği olarak nitelendirilmiştir. Kanun, bu fiilleri işleyenlerin vatan haini olacağını belirtmiş ancak, vatana ihanetin yalnızca bu yasada belirtilen fiillerle sınırlandırılmış olduğundan söz etmemiştir. Bu yasa, 12.4.1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. (Akbulut İlhan, Gerekçeli Terörle Mücadele Kanunu Ve açıklaması, İstanbul 1993, s: 177)
Türk hukukunda vatana ihanetten söz eden bir başka metin de Askeri Ceza Kanunudur. Askeri Ceza Kanununun üçüncü babının 1. faslı ihanet başlığını taşımaktadır. Yasanın 1. faslı vatana ihanet başlığını taşımaktadır ancak madde metninde ihanetten söz edilmemiştir.
<< Anayasamız Cumhurbaşkanını çoğunluk partisinin emrindeki bir yürütme aracı olarak değil, siyasal hayatımızda denge ve istikrar unsuru olabilecek tarafsız bir makam sahibi olarak düşünmüştür. >> (Özbudun- Duman İlker, İçtihatlı – Karşılaştırmalı Türk Anayasa Hukuku, s: 197.)
Bu durumda Cumhurbaşkanının, önüne getirilen bütün kararnameleri koşulsuz olarak imzalaması beklenemez. Ancak burada bir ayırım yapmak yerinde olacaktır: Cumhurbaşkanının, kararnameleri siyasal yerindelik açısından denetleyerek geri göndermesi Parlamenter sistemin Cumhurbaşkanına vermiş olduğu amaca ters düşecektir. Ancak hukuka aykırılık taşıyan bir kararnameyi imzalamak zorunda olduğunu söylemek de Cumhurbaşkanının Anayasaya ve hukukun üstünlüğüne bağlı kalma yeminine aykırı olacaktır. (İbid,s: 288)
<< Güven duymamak her yasa koruyucusunun ilk ödevidir. Gerçekte yasalar iyilere karşı değil, kötülere karşı yapılmıştır ve bir yasa yöneldiği kimselerde ne denli çok kötülük tasarlarsa, bizzat kendi o denli iyi olur. >> Gustav Radbruch
Bir kimsenin yapmış olduğu davranışın topluma verdiği zarar ve tehlike dikkate alınarak cezalandırılması ile bu kişinin işlediği suçun vatana hainliği olarak nitelendirilmesi arasında bir fark olmalıdır. Manevi bakımdan, vatana sevgi ve sadakat hisleriyle hareket etmiş olan bir kişinin, öngörüsüzlüğü yüzünden işlemiş olduğu fiilin vatana ihanet olarak nitelendirilmesi ve bu kimsenin vatan haini olarak tarihe ilan ve kaydedilmesi ne kadar haklı görülebilir? Diye soranlar var ..
İhanet olan yerde bağlılık ve sevgiden söz edilemez!
<< Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar >> M. Kemal Atatürk
Vatana ihanet kavramının içeriği keyfi tutumlar ile doldurulmamalı, bu suçların işlenmesinde bu kapsama dâhil edilecek fiil ve davranışların yorumlanmasında işlenen suçun niteliğinin ülkeye verdiği zarar ve ülke için yarattığı tehlikenin derecesi mutlaka dikkate alınmalıdır.
Türk milletini yıkmak, bayrağımızı indirmek isteyenlere karşı en mükemmel cevap her zaman birlik ve beraberlik şuuru ile hareket etmek olacaktır.