Onun İçinde Kendimizi Buluruz
Onun İçinde Kendimizi Buluruz
Gerçek sevgi, yaratıcılığın ifadesi olup itina, saygı, sorumluluk ve bilgiyi kapsar. O, etki – tepki sonucu olmayıp insanın kendi sevme gücünden kaynaklanan ve sevilen kişinin gelişme ve mutluluğunu gözeten etkin bir çabadır. Bu nedenle bir kişiyi sevmemiz, diğer bütün insanlara da sevgimizi dile getirmektedir.
Zira başkalarını sevme konusunda güçsüz olmamız bencil olmamızı gerektirir ki, bu da kendimizi bile sevme gücüne sahip olmadığımızı gösterir. Bencil kişi, yalnız kendine ilgi duyar, yalnız kendisi için ister. Kendine olan sevginin eksikliğinin sonucu vermekten değil, yalnızca almaktan hoşlanır. Dış dünyaya yalnızca ondan ne alabileceği açısından bakar, başkalarının ihtiyaçlarına karşı ilgisiz, onların onur ve bütünlüklerine karşı saygısızdır. Eğer yaratıcı bir şekilde sevme gücüne sahipsek kendimizi de severiz, yok yalnızca başkalarını sevebiliyorsak, hiç sevemiyoruz demektir. Sevme ihtiyacı ve isteği bizdedir. Kendimize duyduğumuz sevgide acıma, bilme ve tanıma unsurları da vardır. Birisine seni seviyorum demek sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum ve sende aynı zamanda kendimi de seviyorum demektir.
Gerçekte, asla sevgilisince aranmadan ortaya çıkmaz sevgili. Sevginin yıldırımı düştü mü bir yüreğe, sevgi baş verir o yürekte. Zira her varlık parçasına, diğer parçaya istek aşılar. Ve her biri ortak işlerini tamamlamak için birbirlerini sevmektedirler.
Sevgi ancak iki insan birbirlerine varlıkların özünden bağlanır, her biri kendisinin varlığının içinden tanırsa, gerçekleşir. İnsanın sevgisinin temeli de işte bu içten tanıma tecrübesidir. Birisini sevmek sadece güçlü bir hissetme işi değildir, bir düşünce, bir kavrama, verilen bir sözdür. Şayet sevgi yalnızca bir hissetme işi olsaydı, karşılıklı verilen ebediyete kadar sevme sözlerinin hiç bir esası kalmazdı. Çünkü his geldiği gibi gider. İçinde kavrama ve düşünce yoksa onun ebediyete kadar süreceğini kim söyleyebilir?
Her zaman gönüllerin sevilmekten ziyade sevmeye ihtiyacı vardır. Öyle ki, sevgiye olan inancımız, yıldızlar kadar uzak sandığımız sevgilimizin ilginç bir olay diye kabul edeceğinden çekindiğimiz aşkımızı, böyle bir tuhaflık olmaktan çıkarır, olağanlaştırır ve umudumuzu hep korumamız için bizi cesaretlendirir.
Sevilmek ve sevmek gibi çok önemli bazı değerleri düşünmek ve bu değerler için her şeye son verecek adımı atmak için yüreklilik gereklidir. İnsanların kabiliyetlerine, yapabileceklerine inanıyor olmamız aynı zamanda bizim, kendi içimizdeki düşünce ve sevgimizin de gücüne inanıyor olduğumuzu deyimler. Sevgi, yaratan bir güçtür. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken, alakadır. Bir başkasını seviyorsak, onu bizim yararlanabileceğimiz bir şey olarak (eşya) değil, insan olarak ele alır, onunla kendimizi bir kılarız. Bununla da o kimsenin bize hizmet etmesini değil, kendi yolunda, istediği gibi yetişip olgunlaşmasını sağlar, değerli olanı, insanı keşfederiz. Karşımızdaki insanın etkin bir şekilde (ruhuna dokunarak) içine girer ve öğreniriz. Çünkü onun içinde kendimizi buluruz, ikimizi!
Yaşamımızı anlamlı ve değerli kılan sizlerin taltifleri, takdirleri çok teşekkür ederim.
“Yalnızca bir ruhun dokunuşu ile açabilen bir çiçeğe.
Bir bedenle nasıl dokunabilir insan..
Sevgisinin sorumluluğunu alabilenler için ölümleri bile yaşamın bizzat kendisi değil midir?”
Bütün yazılarınızı dikkatle takip ediyorum…Hayata anlam katan değer dolu yazılar için teşekkürü bir borç bilirim..
Siteyi hazırlayanların emeklerine sağlık…