Özel Yazılar

Gerçekçiler

<< Sadece duyusal dünyayı gerçek sayanlar, bu açıklamaları düşlem ürünü diye değerlendirebilirler. Duyusal dünyanın ötesine uzanan yolları arayanlar ise, insan yaşamının değer ve anlam kazanması için başka bir dünyanın da gözlenmesi gerektiğini ergeç anlayacaklardır. Böyle bir gözlem, çoğunluğunun korktuğu gibi, kişiyi ‘gerçek’ sayılan yaşama yabancılaştırmaz. Tersine daha güçlü, daha güvenli olmayı öğretir. İnsan yaşamın nedenlerini kavrar da, bu nedenlerle sonuçları arasında kör gibi bocalamaktan kurtulur. Duyuüstünün kavranması ile duyusal gerçeklik asıl anlamını kazanır. Bu, yaşamda beceriksizliği değil, becerikli olunmasına yol açar. Çünkü ancak yaşamı anlayan birisi, yaşamdaki uygulamalarında başarılı olabilir >> Steiner

Hepimiz biraz hayaller dünyasında yaşarız. Ve hayallerimiz az da olsa bu hayatın sefaletini dayanılabilir hale getirir. Peki, hayallerimiz günün birinde gerçekten de gerçekleşirse ..

<< Benim için gerçekten daha olağan üstü bir şey var mı ki? Gerçekçiliği ancak gerçek ile hayalin birleştiği noktada severim, benim için gerçekten daha hayali, daha beklenmedik, hatta daha inanılmaz ne olabilir? >> Dostoyevski

İnsanca bir yaşama kavuşmak, böyle bir dünyayı oluşturup onun içinde yaşamak hiç de hayal değildir. Bilâkis hayal edebildiğimiz ve duyumsayabildiğimiz sürece biz, yaşamımıza anlam kazandırabiliriz.

Gerçekçiler her yerde olduğu gibi bütün sıkıcılıkları ile bizim de çevremizde mevcuttur ve yalnız gerçeği severler. Fakat bu sevgileri ahlâki bir özelliğe sahip değildir. Tam tersi etki – tepki dünyasında yaşanan böylece de vicdana özgürlük tanımayan bir tutumdan ibarettir. Yararlı ve farklı iç dünyaların varlığına, böyle bir varlığa sahip kişilere katlanamaz hatta alay ederler. Öyle ki bu tutkularını insancıl olmayan ve acımasız bir dünyanın oluşumuna gidecek kadar ileri götürebilir, bu uğurda inanılmaz fedakârlıklarda bulunabilirler. Nedir ki duyumdan yoksun bir yaşam renksiz ve ölümden farksız bir yaşamdır. Tamamen doğaya hapsedilmiş, itki – dürtü gibi doğal ihtiyaç ve zorunluluklar içinde geçen böylesi bir yaşam gerçek bile değildir! Ve asla gerçek bir yaşam olduğu kabul edilemez.

<< Gerçekçilik deliliğin tam tersi imiş gibi görünse de onun tamamlayıcı bir parçasından başka bir şey değildir. >> Erich Fromm

İnsan yalnız akla değil duyguya da (duyarlılık) sahip bir varlıktır. Buna karşılık trajik olan şudur ki, akıl ve duygu yanı, herkeste aynı ölçüde gelişmemiştir, gelişmemektedir.

Ne kadar yazık! Yalnız duyulur dünyayı duymak, yalnız duyu organları ile algılanan dünyayı tanımak ve artık gözün görmediği, kulağın işitmediği, elin dokunmadığı ya da akıl yolu ile sayılıp ölçülemeyen bir şeyin yok olduğunu düşünmek!

Yaşam anlamla doludur ve yaşam anlamını değerlere borçludur. Biz de yaşamın anlamını, değerleri algılayıp yaşadığımızda kavrarız. O halde bize göre amaçsız, anlamsız bir kâinat bir varlık olamaz, kavranamaz.

<< Burada sözünü ettiğimiz değerler, gördüğünüz gibi gönül değerleridir. Gönül değerlerine karşı ise aklın yararı yoktur. Akıllar çünkü yalnız akıldırlar – yani, gerçek bile değildirler >> Unamuno

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu