Tarih

Fransız İhtilali

Fransız İhtilali

İnsan düşüncesini, devlet ve millet anlayışını değiştiren en büyük olaylardan bir başkası da Fransız ihtilâlidir.

Zorba bir krala karşı ayaklanan bir halkın, insan haklarını elde etmesi, en basit ve sade vatandaşa bile, bir krala tanınan insan şeref ve haklarını tanıması ve sağlama yoluna gitmesi; yalnız bir devletin sınırları içinde sıkışıp kalan bir olay olmaktan az zamanda çıkmış; ilk defa fikir sonra hareket olarak bütün dünyaya yayılmak istidadı göstermiştir. Bugün uğrunda savaşılan ve her millete tabi olarak tanınmak istenen insan hakları ve şerefleri, bu ihtilâlin eseridir.

1789 yılında, 16. Lui, beceriksiz idaresi altında giriştiği << yedi sene savaşları >> ndan mağlup çıkmıştı. Devlet boğazına kadar borç içindeyken eğlencesine ve zevkine düşkün Kraliçe Mari Antuvanet sefahat içinde yüzüyordu.

O sırada, Amerika’nın demokrasi ile idare edilmesi; İngiltere’de insanların, farksız ve baskısız, geniş hürriyetlere sahip olması Fransızları imrendiriyordu.

Volter, Monteskiyö, Janjak Ruso gibi yazarlar, halkın refahlı ve haysiyetli bir hayata kavuşabilmesi için hür bir idarenin, fikir ve vicdan hürriyetinin şart olduğunu yazıp duruyorlardı. Hükümet ise bu fikirler uğrunda kaleme sarılanları, topluluklarda konuşmaktan kendini alamayanları Bastil hapishanesine doldurmaktan başka bir şey düşünemiyordu. Kral şaşkına dönmüştü. Sorumluluğunu başkalarına da dağıtmak ve bu arada bir çare düşünmeyi sağlamak için, eski Osmanlı padişahlarının Divan kurması gibi; seçkin idarecilerle kumandanlardan topladığı meclise halkın ve kilisenin temsilcilerini de çağırdı. 16. Lui, pek sert bir nutukla toplantıyı açıp ta, danışma yerine emretme vaziyeti alınca halk temsilcileri içerlediler.

Hele üst perdeden atıp tuttuktan sonra toplantıyı terk ediveren kralın ardından dalkavukları da gürültü ve gösterişle çıkıp gidince, halk temsilcileri oturup milletin meselelerini ve dertlerini söz konusu etmeye karar verdiler.

Sarayın teşrifat nazırı, << Haydi salonu başaltın >> diyecek olduysa da dinleyen olmadı. Bir halk Adamı, Mirabo, ayağa fırlayıp şöyle haykırdı: << Gidiniz efendinize söyleyiniz; bizi buradan ancak süngü kuvveti çıkarabilir! >> Kralın ilk farfaralı şiddeti bu sözler üzerine şişirilmiş bir balon gibi sönüverdi. Asilzadelerle rahiplere << Gidin onları dinleyin ve yatıştırın >> emrini vermekten kendini alamadı. Halktan çoktandır kopmuş, milletin dertlerine ve şikâyetlerine kulaklarını tıkamış o kukla adamlar, mağrur halleri, yersiz çalımları ile halk temsilcilerinin kızgınlığını arttırmaktan başka şeye yaramadılar. Nihayet halk, hayatları tehlikede olduğunu haber aldığı temsilcilerini kurtarmak, haklarını ve hürriyetlerini elde etmek için silahlandı, millet egemenliği uğruna Bastil hapishanesini zaptetti. Halk meclisi yeniden ve serbestçe toplandı ve insan hakları beyannamesini hazırlayıp yayınladı; o zamandan beri her medenî ve hür topluluğa ışık tutan bu beyanname oldu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu