Ahlâki Değer Olarak Sevgi
“İnsanın sevmekten başka seçeneği yoktur; çünkü eğer sevmezse, seçeneklerinin yalnızlıkta, yıkımda ve umutsuzlukta olduğunu görür” (Leo BUSCAGLİA)
Gerçek sevgi her zaman yaratır. Sevgiden yoksun olan bir kimse, hem kendi varlığı ve onuru açısından hem de etrafı için büyük bir tehlike oluşturur. Ahlâkın başkalarından önce insanın bizzat kendisine ödevler yüklemesinin anlamı budur. Bu ödevlerin asıl kaynağı da zirvede olmasından ötürü sevgidir.
“Her şey güçleşir, can sıkar, bırakıp da bir kimse kendi yaratılışını, kendine uymayanı işlerse ” (Walther KRANZ)
Oysa içimize dönmekle yakalayacağımız sevgi, insan ruhunun bütün kirlerden ve kötülüklerden arınmasını, kurtulmasını sağlayan büyük bir güçtür; insan olarak var oluşumuzun temel ilkesidir.
“İnsanın en büyük uğraşı, dünyadaki yerini tam olarak nasıl dolduracağını bilmek ve bir insan olmakla ne olmak durumunda bulunduğunu doğru bir biçimde anlamaktır ” (Johannes HESSEN)
Sevginin kucakladığı yüksek değerlerdir yalnızca bu değerler bireyin düşünce ve eylemlerinde, biricik nitelikte olabilecek sonsuz farklılıklar meydana getirebilir. Değerlerin içerik bakımından boş ve soyut oluşunun sağladığı geniş olanakları somut olaylarda kullanacak olan birey, bu olayların kendisinde yaratacağı ve değerlerin kavranmasının temeli olan duygu ve duyumsayışının, algılama biçiminin çeşitliliği içerisindeki davranışlarıyla ve ancak böylece özgünlüğünü ortaya koyabilecektir. (V. Aral)
“Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek ‘sevgisi’ ne inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ilgidir” (Erich FROMM)
Sevgi, hiçbir zaman herhangi bir karşılık beklentisine ya da sahip olma arzusuna dayandırılamaz.
“İnsan ilişkilerinin yüzeysel niteliği birçok kişiyi, derin ve şiddetli duyguları ancak tek bir insana duyulan sevgide bulabileceğini umut etmeye gotürmüştür. Oysa tek bir insana karşı duyulan sevgi ile insanlığa karşı duyulan sevgi bölünmez bir bütündür ” (Erich FROMM)
“Gerçekte sevgi kavramı iki boyutludur. Birincisi Platon’un tanımladığı ‘eros’, ikincisi ise Paulus’un ‘caritas’ dediği boyuttur” (Johannes HESSEN)
Platon’un ‘eros’unu kısaca ‘değer iradesi’ değerleri kendi benliğinde gerçekleştirme iradesi olarak tanımlayabiliriz. İnsan bu yolla kendi gelişme ve yetkinleşmesini sağlar. Oysa ‘caritas’ insanın yetkinleşmesinin bir olanağı olmakla birlikte, daha çok onun toplumsal yanı ile ilgilidir. İnsan bir toplumun olduğu gibi, üstelik bütün bir insanlığın üyesidir; insanlığın dışında bir yaşam onun için düşünülemez. Öyleyse insan, değerleri sırf kendi benliğine almak, onları kendinde gerçekleştirip sırf kendini yükseltmekle yetinemez; onun bir başka ödevi daha vardır: Değerlerin başkalarının kişiliğinde de gerçekleşmesine yardım etmek.
< < Değerinden ötürü kıvanç duymak istersen, dünyaya değer kazandırmalısın >> (Goethe)
< < Sevgi ebedidir >>
< < İnsanlar öğretmedi, beni, sonsuz sevgi dolu, kutsal bir kalp yöneltti sonsuza doğru >> (Hölderlin)