Özel Yazılar

Egemenlik Kavramı

bayrakMustafa Kemal Ankara’ya gelişinin ertesi günü (28 Aralık 1920) şehrin ileri gelenleriyle yaptığı görüşmesinde şöyle der:

<< Bir millet, varlığı ve hakları için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddi güçleriyle alâkadar olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak ve bağımsızlığını temin etmezse, şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz .. Bu sebeple teşkilatımızda milli güçlerin etken ve milli iradenin egemen olması esası kabul edilmiştir. Bugün bütün cihanın milletleri yalnızca bir egemenlik tanırlar: Milli egemenlik .. >> (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, C.I, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü yay., Ankara 1997, s.11.)

Osmanlı devletinin son Mebusan Meclisi, ilkeleri Ankara’da daha önce Mustafa Kemal tarafından belirlenen, Misak – ı Milli (Ulusal Ant)’yi 28 Ocak 1920’de kabul etmiştir. Mustafa Kemal’in << Milletin emel ve gayelerinin, kısa bir programa esas olacak şekilde toplu bir tarzda ifadesi >> (NUTUK, s. 437) olarak nitelediği bu karar, esasen Son Osmanlı Meclis – i Mebusan’ın yaptığı en önemli çalışmaydı. Meclis son toplantısını 18 Mart 1920 günü yapar ve bundan böyle görev yapamayacağı için dağılma kararı alır. (Ayferi GÖZE, Türk Kurtuluş Savaşı ve Devrim Tarihi, Genişletilmiş 3. Bası, İstanbul 1989, s.100)

11. Nisan 1920’de Meclis’i Mebusan Padişahın kararı ile feshedilir. Mustafa Kemal Temsil Heyeti adına illere, bağımsız sancaklara ve Kolordu Komutanlıklarına gönderdiği telgraflarda yeniden seçim yapılmasını ister ve Ankara’da yeni bir meclisin kurulacağını açıklar.

Mustafa Kemal Atatürk, sadece düşünceleriyle değil, derin kişisel duygularıyla da ‘’ Ulusal Egemenlik ‘’ ilkesine sıkı sıkıya bağlıdır. Annesinin ölümünden birkaç gün sonra mezarı başında yaptığı konuşmasında: << Validem bu toprağın altında fakat milli egemenlik ilelebet payidar olsun. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur. Validemin mezarı önünde ve Allah huzurunda and içiyorum bu kadar kan dökülerek milletin elde ettiği ve belirttiği egemenliğin muhafaza ve müdafaası için icap ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. >>

Bu ilke, bir taraftan dış güçlere karşı, diğer taraftan ise İstanbul hükümetine karşı Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlığını ifade eden bir hareket prensibi olarak doğmuş ve günümüze kadar da bu anlamını korumuştur.

Amasya Genelgesinde << Ulusun geleceğini yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. >> ifadesi ile somutlaşan ilke, Erzurum Kongresi’nde << Ulusal güçleri etken, ulusal istenci egemen kılmak >> biçiminde dile getirilir.

Ulusal egemenlik ilkesi, ilk defa 1789 Fransız Devrimi sonrasında hazırlanan mevzuatta yer almıştır. 26.08.1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi’nin 3. maddesi, << Her egemenliğin özü, esas itibarıyla ulustadır, hiçbir heyet, hiçbir fert açıkça ulustan gelmeyen bir otoriteyi kullanamaz. >> demektedir. Keza 1971 tarihli Fransız Anayasasının 3. bölümünün 1. maddesi de ‘’ Egemenlik tektir, bölünmez, devir ve ferağ olunamaz, zaman aşımı ile kayıp edilemez. ‘’ demektedir. İşte bu ilke, önce Fransız pozitif hukukuna yerleşir, oradan da diğer birçok ülkelere ve 1921, 1924, 1961, 1982 Türk anayasalarında temel ilke olarak yerini alır.

Gerek Batı dünyası ve gerekse Türk Milleti açısından ulusal devletin ortaya çıkması bağlamında belirleyici işlev görmüş olan ‘’ Ulusal Egemenlik ‘’ kavramı günümüz açısından bazı kesimlerin dediği ‘’ bu fikirler eskidi artık ‘’ değil, geçerliliğini her zaman ve her çağda koruyacak olan, dinamik temel prensiplerdir.

‘’ Egemenlik ‘’ sözcüğünün etimolojik yapısına bakıldığında, terimin Latince kökenli Fransızca bir sözcük olduğu görülür. Fransız Kamu Hukukçusu Jean Bodin ‘’ Six livres de la republique ‘’ (Devletin Üstüne Altı kitap – 1576) isimli eserini eski Fransızca baskısından Latinceye çevirirken, ‘’ egemenlik ‘’ karşılığı olarak, yer yer ‘’ maiestas ‘’, bazen de ‘’ potestas ‘’ terimini, Fransızcada (Souverainete) sözcüğünü, Hugo Grotius, ‘’ summa potestas ‘’ ve ‘’ summum imperium ‘’ terimlerini kullanmıştır. Modern egemenliğin kavramsallaşma süreci Jean Bodin ile başlamıştır. Terime tanım kazandıran, sistemleştiren, alan ve sınırlarını belirginleştiren Fransız Kamu Hukukçusu Bodin’dir. Egemenlik teriminin kavramlaşması, aynı zamanda kamu hukukunun ayrı bir disiplin olarak ortaya çıkış sürecinin önemli kilometre taşlarından da birini oluşturmuştur.

<< Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. >> M. Kemal Atatürk

Ülkemizde bazı kimseler hâlâ egemenliğin millete ait olduğu gerçeğini bir türlü içine sindirememekte dahası egemenliği başka yerlere bağlamaktadır. Oysa Atatürk, << Efendiler, bu prensiplere dayanan bir hükümetin mahiyeti, kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle bir hükümet, milli hâkimiyet esasına dayanan halk hükümetidir. Cumhuriyettir. >> İlk anayasa niteliğinde ki bu belge aynen kabul edilmiştir.

Yeni bir Anayasa ciddi bir iştir. Mutlaka millete ve o ülkenin milli menfaatlerine uygun olmalıdır. Başkalarının hesaplarına değil!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu