Özel Yazılar

Bu Yoldan Bir Daha Geçmeyeceğim

Bu Yoldan Bir Daha Geçmeyeceğim

Ne mutlu, kendi yaptıklarını daima harikulâde bulanlar ile gördükleri nezaketi ve iyiliği kendi haklarıymış gibi doğal sayanlara! Zira o kimselerin karşısında insan aklının yetersizliği ve bazı önemli gerçekleri anlamaktaki beceriksizliği kişiyi zaman zaman üzüntü ile birlikte bulunduğu durumu kabullenmemeye sürüklese de esasen güçlendirir. Doğrusu onlara, bizi bu aymazlığımızdan kurtardıkları, insanlar hakkında daha doğru bir fikir edinmemize yaradıkları ve toplum içinde uzun, yorucu çalışmalarımızı senelerle uzatacak yanlışlardan sakınmamıza hizmet ettikleri için minnettar olmalıyız.

Söylenen vecizelerin bile imza, san ve unvanlarında lâfzî kaldığı, üstelik bunları anlayamamış ya da aklı ile anlamış olsa da ruhu ile kavrayamamış olduğu açıkça görülmektedir. Nitekim insanlar yalnız akılları ile yaşamadıkları gibi, aklî selim denilen şey de genel değil gayet görelidir. Ayrıca başkalarının düşünme yetisine tesir etmek için samimiyetin yeterli gelmediğini, herkesin kendi mantığımızla düşünmediğini, insanların bir kısmının bizim ruhumuzla hiçbir ilişkileri olmadığını ve birçok şeylerin bu bakımdan ne güç olduğunu anlarız. Diğer bir deyişle, insanın özelliğini, muhakemesizliğini ve her düşüncenin göreceliğini, ayrılığını gözle görülür ve elle tutulur şekilde yansıtmakla bize büyük bir kolaylık ve yarar sağlamış olurlar. Fakat böyle içgüdüsel bir eğilimi ve tehlikeli bir alışkanlığı, gördüğümüz hakikat değil, inandıkları rüya içinde kalarak kendilerini bu inanla kurtaranlara tercih mi etmeliyiz?

İşte hiç şaşmayan bir düzen ile işleyen bu insanoğlu ile ilgili kanun karşısında, bizim her zaman umduğumuz gibi bulduğumuz, denilebilir ki, ancak asıl sözlerimiz söylenmemiş kalanlar, başkalarının duymadıkları ve eğer söyleyebilmiş olsak, hem onları, hem de kendimizi şaşırtacak olanlardır. Bunları hiçbir zaman söyleyemeyiz.

Kendilerinden ölçüsüz bu hareketleri bekleriz doğrusu bulduğumuz da budur. Hayatımızın her anında yapayalnız kalırız. Sesleniriz, kimse sesimizi duymaz. Sevdiğimiz kalpler, bildiğimiz gibi, tanıdık değildir; soğuktur, ısıtmaz. O zaman gönlümüz kırılır, Eyvah! Unuttuğumuz, işte asıl hayatımız buradadır. Daha yeni başlayan taşıdığı ismi ile malûm hayatımız. İsmimiz alınyazımız, yazgımız. Öyle olmasına rağmen, hayat yapabildiğimiz şeylerdir. Ve elbette arzularımızı yerine getirmek için bize tamamı kutsal olan saatlerin hepsi de uygun olmalıdır. Her dakikamız yapabildiğimiz şeyler için bir tanınan süredir. Bazen etrafımızdakilerle aynı ahenkte olmadığımız hayat ve zaman mevsimlerin hafızasız ve hatırasız rüzgârları gibi esmiş, geçmiş olabilir. Fakat her nedense hayatı hakikatleştiren birçok insandan sıyrılır, daha hızlı bir hayat neşesine kavuşuruz. Zira bize, birçok kimse değil, bu hayatta mutlu olabilmek ve bir ruhu kavramak için son derece iyi bir kalbe sahip bir çift göz yeterlidir!

William Penn’ın dediği gibi:

<< Hayattan bir kere geçmeyi bekliyorum. O nedenle eğer gösterebileceğim bir nezaket ya da diğer insanlar için yapabileceğim iyi bir şey varsa, bunu ertelemek ya da ihmal etmek yerine şimdi yapmalıyım, çünkü bu yoldan bir daha geçmeyeceğim. >>

ucsuz bucaksız yolalr

Her zaman kendi yazgımızla sınırlanmış ve sanki kendi kendimizi bir yere kapatıp salıvermemiş gibiyiz. Ve yeryüzünde bütün sevgiler gözü kör, sevgililer gizlice ve gökyüzündeyse, bütün yıldızlar bizim hesaplarımızdan uzaktır! Zavallı kalplerimiz toplumun her bir şahsı ile acı çeker. Bilmez ki, kendilerini sürükleyen sebeplerin esiri olan hapsedilmiş başlarımız, birer lahza, ellerimize, ayaklarımıza vurulan demir bağa çarpar durur.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu